11 Haziran 2008 Çarşamba

vicdan / red / mehmet bal

bakın bu sefer ne var heybemde. tanımadığım bir adamla, tanımadığım bir dostumla vicdanen başbaşayım. adı.. Mehmet Bal, suçu.. ah suçu ya hu.. suçu ne biliyor musunuz? "zorla silahlanmak, zorla öldürmek, zorla güzelleştirilmek istememesi". "reddediyorum" diyor. "tüm silahlarınızı, askerlerinizi, askerliğinizi, öldürme dürtülerinizi, tek tipleştirmelerinizi, saçlarımı arkadan ördürmenizi, eteğimi diz altında tutturmanızı, ensemde saç kuyruğu bırakmamanızı, iki numara asker tıraşını, okullarınızı, ceketlerinizi, kumaş pantolonlarınızı..."
lakin biz, ey büyük atatürkün asker doğan türkleri, böyle bir isteği kaldıramayız. "reddetmek" bizim yaradılışımıza aykırı. zira kurtlar reddetmezler.
velhasıl-ı kelam, Mehmet dost reddetti. Mehmet dost, "reddediyorum" dedikçe dövüldü. Mehmet dost "reddediyorum" dedikçe alnına damgalar basıldı, işkenceler gördü, hapishanelere girdi.

geçen gün, daha üç gün bile olmadı doğru dürüst, Mehmet dost'u yine "içeri" aldılar. ve bugün, yani 11 haziran çarşamba, basın açıklaması vardı galatasaray'da. lakin ben, dünyadaki en kötü insanların başını çeken giz olaraktan uyuyakaldım. yapabileceğim ne var diye düşündüm, baktım mayıs dostum'dan mail gelmiş. mayıs dost bu günlerde "yolda", kilometrelerce uzakta hissedebiliyor halen olan biteni, dedim kendi kendime; galatasaray meydanına bir saat uzaklıkta oturdum bunu size okutuyorum şimdi.

lakin özellikle bazılarınıza"askere gönderseler yine giderim", "hepsinin konuştuğu aynı hikaye" veyahut kardeşim gibi "topunun köküne kibrit suyu" diyen dostlarıma selam duruyorum. siz elinizi "vicdanınız"a koyun şimdi iki saniye. tamam mı. iki saniye "vicdani red" neymiş bir düşünün, ben sonra döneceğim size.


"10 Haziran 2008, İstanbul

BASINA VE KAMUOYUNA

6 yıl önce “gerekçesi ne olursa olsun vicdanım ve iradem dışında bana askeri veya sivil, yerel veya evrensel, hiçbir kişi, kurum veya yapının dayatacağı hiçbir edimi yerine getirmeyeceğim”* sözleriyle vicdani reddini açıklayan Mehmet Bal, yeniden “askeri birlik-mahkeme-cezaevi” üçgeni içine hapsedildi.

18 Ekim 2002'de vicdani reddini açıkladıktan sonra bir ay Adana Askeri Cezaevi'nde yatan, Ocak 2003'te tekrar gözaltına alınmasının ardından Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde üç aylık “hava değişimi” verilerek serbest bırakılan Mehmet Bal, 8 Haziran 2008 Pazar günü Arnavutköy'deki evinin yakınlarında kendisine yaklaşıp kimlik soran iki sivil polis tarafından gözaltına alındı.

8 Haziran gecesi, önce Gayrettepe Asayiş Müdürlüğü'ne, oradan Şişli Etfal Hastanesi'ne ve son olarak Beşiktaş Jandarma İnzibat Karakolu'na götürüldü. Bu karakolda bütün gece nöbetçi askerlerin küfür, taciz ve kötü muamelesine maruz kaldı ve şiddet gördü. Evrak hazırlıkları sırasında, verilen kağıtları imzalamadığı ve isminin üzerindeki “Ulaştırma Er” ibaresinin üzerini çizdiği için, Mehmet Bal'ın imzası yerine zorla parmak izi alındı. Tuvalete gitmesine izin verilmeyen Mehmet Bal saatlerce bekletildi ve kendisine uzun süre su verilmedi. Sabaha karşı 3 sıralarında askerlerden birinin hücreye girip Mehmet Bal'ın kafasına, yüzüne ve göğsüne yumruklar attığını ertesi gün avukat görüşü sırasında öğrendik.

Kendisine bu şekilde şiddet uygulandıktan sonra, Mehmet Bal defalarca kendini kötü hissettiğini ve doktor görmek istediğini söylediyse de bu talebi reddedildi. Sabah 9'da bir asker Mehmet Bal'ı üzerine sıcak su dökerek “uyandırdı.” Şu anda sol gözünde morluk bulunan Mehmet Bal, yumruk atıldığı sırada bir an gözünün görmediğini ve halen seyirdiğini, ayrıca kulağının çınladığını söyledi.

Mehmet Bal'ın gözaltı sebebi, dün götürüldüğü Hasdal Askeri Mahkemesi tarafından, Adana Askeri Mahkemesi'nde devam etmekte olan “emre itaatsizlikte ısrar” ve “firar” suçlamalarını içeren duruşmalarına katılmaması ve hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılması olarak açıklanmıştır.

Burada sadece Mehmet Bal'dan değil, Mart 2008'de gözaltına alınarak, Kasımpaşa ve ardından Çorlu askeri cezaevlerinden sonra şu an Saray Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halil Savda’dan da bahsetmek istiyoruz. Tekrarlanan “askeri birlik- mahkeme-cezaevi” kısır döngüsünün ardından kendisine “çürük” raporu verilerek “sosyal uyumsuz” ilan edilen Halil Savda, Mehmet Bal gibi net bir tavırla vicdani reddini ve bu konudaki ısrarlı tutumunu sürdürmüştür.

Bir süre Hasdal Askeri Cezaevi'nde kalacağı açıklanan Bal’ın daha sonra Adana'da askeri mahkemeye gönderileceğini öğrendik. Biz savaş karşıtları ve antimilitaristler, Mehmet Bal'ın ve diğer vicdani redcilerin yanında olduğumuzu, durumlarının her zaman takipçisi olacağımızı bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

Devletin ve askeri yargının kavram ve duruş olarak yok saydığı vicdani red tutumlarını sürdüren redciler işkence, dayak ve kötü muameleyle susturulmaya çalışılmakta ve bu uygulamalar keyfi bir şekilde askeri cezaevlerinde devam etmektedir.

VİCDANİ REDCİ MEHMET BAL’A ÖZGÜRLÜK..

ANTİMİLİTARİST İNİSİYATİF"

bir de şuraya davet edeyim sizi: vicdani retçi dostlar

2 yorum:

Adsız dedi ki...

düşmeyen ama düşleyen insanlardan bahsetmiş miydik?

ışıklı olanlardan.
ışık olanlardan.

kapanan gözlerden.
gidecek çocuklardan.

hm hm.

giz* dedi ki...

her daim.
her daim döner döner durur kelamlarımız o çocuklara..

sen ol, var ol, bir yerlerde, tanımasam da, görmesem de.

ışık. öyledir ki, bin mil uzakta da olsan, seni var eder yanımda..

çocuklar gelsin lakin.. çocuklar bu kafasız ülkede daha çok acı çekecekler ama.. bilsinler de öyle gelsinler..