29 Haziran 2008 Pazar

15 yıldır Kardeş'iz

One Love’dan sadece iki gün sonra, Kardeş Türküler konserine gitmek için Beyoğlu’ndan Kuruçeşme Arena’ya kadar yürümem, üniversite yaşantımın nasıl olacağı hakkında yavaş yavaş fikir veriyor bana.

Kardeş Türküler benim hayatımdaki en önemli hadiselerden biridir. Onların önemi, gitmediğim diyarlara beni bir düş mesafesi gönderebilmelerindedir. Onların önemi, dostlarımla halay çekecek, yahut göbek atacak kıvama bizi getirebilmelerindedir. Onların önemi, dostlarımla müzik dinlememi sağlayabilmeleridir..

Bilge bize bedava bilet bulmuş. O zaman gidelim, dedik. Zaten bu şehirden kaçışım o kadar erteleniyor ki, bir de bunun için erteleyelim, dedim, ne olacak? Hiç. Derken bir baktık konserdeyiz. Önde beş kişilik yer var, e tamam, hemen geçelim…

Beyaz perdede Deniz Gezmiş, Kazım Koyuncu, Ahmet Kaya’lar; eylemlerden fotoğraflar, kadınlar, güzel kadınlar, rengârenk kıyafetli sürmeli kadınlar…


Konser 15. yıl şerefine öyle güzel başladı ki, daha ilk şarkıda kafalarımız sallanıyor, elimiz havada geziniyordu… Leman Sam’ın televizyonlardan alışmış olduğumuz berraklığı, güzelliği gerçekmiş. Neşet Ertaş “goynum” derken yüreğinizdeki sazların en ince teline öyle bir dokunuyormuş ki, “gönlüm” diyemiyormuşsunuz bir daha. Lakin anlatmak istediğim başka bir şeyler var. Aynur Doğan var mesela. Ahmedo’yu öyle bir söylüyor ki, “Ahmed” adlı bir sevdiğiniz yahut “Amed” adlı bir özleminiz yoksa bile, sizi o acı senin, bu sızı benim gezdiriyor; yüreğinize yaşlar serpiyor, sıkılıyorsunuz, ağlamak istiyorsunuz... Ben ağlıyorum, sizi bilemem. Daha sonra, sanırım on beşinci kez yaptıkları gibi birlikte Keçe Kurdan’ı söylediler. Biraz daha farklı şeyler bekledim ben galiba. Ama bu farklılıkta atlanmaması gereken bir şey var ki, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun folklor ekibi şahane. Hele Newroz ateşiyle içimiz yanarken, onların Newroz oyunları... Aman diyeyim, denk gelirseniz, sakın ola kaçırmayın.


Birol Topaloğlu ne kadar mütevazı, ne kadar güzel gülüşlü bir adammış. Ben bunu gördüm, içim bir hoş oldu. Son zamanlarda bir acayip toprak problemi çekmekteyim. Nereli olduğuma dair çok soru soruyorum kendime. Konserde de bu oldu. Birol Topaloğlu’ndan sonra çıkan Esma Redzepova sayesinde “nereliyim ben yahu” diye sordum bin kez kendime, zira ikinci şarkıdan sonra kendimi milletin önünde göbek atarken buldum yine.

Esma bir güzel kadın. “Çingene kraliçesi” diyorlar ona. Elli senedir şarkı söylüyor ve elli senedir güzel. Elim ayağım titredi dinlerken onu. O ne güzel “İbrahim” deyiştir ya hu..

Sonra yavaş yavaş bitmeye yüz tutuyor konser. Berfin’i söyleyerek yürekleri dağlıyor Kardeş Türküler. Konser bitiyor, açık havada parlayan yıldızları görüyorsunuz. İçiniz bir neşe dolmuş; bir hasretlik var toprağınıza. “Gidelim” diyoruz, “gidelim köyümüze…”


Ben terk-i diyar ediyorum. Ben köylere gideceğim. Masallar toplayacağım. Şarkılar dinleyeceğim…


giz.


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ahmedo’yu öyle bir söylüyor ki, “Ahmed” adlı bir sevdiğiniz yahut “Amed” adlı bir özleminiz yoksa bile, sizi o acı senin, bu sızı benim gezdiriyor; yüreğinize yaşlar serpiyor, sıkılıyorsunuz, ağlamak istiyorsunuz... Ben ağlıyorum, sizi bilemem.
bu cümleyi yazabilen bir dostum olduğu için kendimi seviyorum, yazdığın için seni daha çok seviyorum giz*

Ben terk-i diyar ediyorum. Ben köylere gideceğim. Masallar toplayacağım. Şarkılar dinleyeceğim…
hepimizle paylaş :) bize de öğret :)
hayranım yazılarına =)