30 Nisan 2008 Çarşamba

"nah"

böyle bir başlıkla size seslenmek istemezdim, özür dilerim. saat 7ye gelirken ana haber bültenini izleyeyim dedim. ana haber izlemeyi 10 yaşında bırakan biri için büyük bir devrimdir bu. lakin 10 dakika dayanabildim. 10 dakikada not aldım. şimdi onları okuyacaksınız. lütfen onları okuyun. çünkü onlar bir devletin kendi milletinden nasıl korktuğunu anlatmaya çalışacak:

1 Mayıs anayasal düzene başkaldırıdır" [mehmet ali şahin/ adalet bakanı (?)]
giz: haddim değil ama, çok sevdim bu lafı ben. müthiş bir başlangıçtı bu konuya.

Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, birlikte basın açıklaması yapan DİSK, KESK, Türk-İş yöneticilerine soruşturma açtı.
Türk-İş genel müdürü "yok abi, bizim sekreter ötekilerle ortak basın açıklaması yaptı, lakin bizim bi boktan haberimiz yok. feci tırstık biz durumdan, o yüzden dedik ki, sadece gidip Ey Büyük Atatürk'ün anıtının önüne çelenk bırakalım." Ayrıca bir durum, Yan Çizen Türk İş'e Tayyip Erdoğan destek çıktı. "bakın siz de abilerinize benzeyin" filan tarzında müthiş bir söylemde bulundu ötekilere dönerek. nasıl oldu da "sen seni bilmezsen, patlatırız enseni" demedi, hayret ettim.

giz: be evladım, senin haberin var mı ki, Taksim'e bütün girişler yasaklandı, yok o yetmedi, o anıtın önüne merdivenlerin oradan başlayaraktan üç çeşit barikat koydular. yani senin o çelengi koyman için üç kere atlaman gerekiyor o barikatlardan. ha lafı gelmişken, çocukken birdirbir oynar mıydın sen de?

barikat dedim şimdi, muhabir söyleşi yapıyor adamla:
muhabir: "efendim, şimdi burada böyle barikatlar filan var, sen güvende hissediyor musun kendini onu söyle bana?"
adam: "şu an ben gergin hissediyorum kendimi"

giz: evim taksim'e 1 saat uzakta. ben şimdiden kendimi gergin hissediyorum, seni düşünemiyorum bile.
şimdi ben diyordum ki, gidersem eğer eyleme, sabahın köründe otobüse filan atlarım.
lakin haber geldi: saat sabahın beşinden (tahminen ezandan sonra) itibaren taksim'e giriş yasak, bütün ulaşım yolları kapalı. taksim'de evi olan haber etsin bana ki akşam gelip kalabilelim, diy mi.

bir de tırstım ciddi ciddi. çünkü 5 bin tane gaz bombası hazır edilmiş. tahminen 10 bin insan gelecek, varın siz düşünün. yok daha da kötüsü, istanbul'da bir adet deprem bekleniyor ve 5 bin tane ceset torbası hazır mı onu sorarım ben.

ama daha güzeli var. tüm bu önlemlere sayın Muammer Güler (aka. dünyanın en hızlı konuşan valisi) "bütün bunlar suç işlenmesinin önlenmesiyle ilgili" dedi. sanki gidecek olan herkes yüzde52'denmiş gibi davranıyorlar. zekalarını bu kadar faideli kullanıyor olmalarından ötürü kutluyorum onları.

gerizekalı haber bültenleri de "bu gerginliğin nedeni ne" tarzında anketler hazırlıyorlar. benim gibi yüzeysel bir kişi bile bu gerginliği kimin yarattığını açıkça söyleyebilir galiba...

"sadece düzenler var, düzenlerin üstünde düzenler, diğer düzenleri etkileyen düzenler var. düzenlerin içinde gizlenen düzenler ve düzen içinde düzenler var.."
[chuck palahniuk] [*bir de düzülenler, hiç bahsini dahi açmadım ama. neyse.]

"reformistler, kişinin kendi istekleri peşinden koşmasının dar görüşlülük ve bencillik olduğunu söyleyip duruyorlar. bugünü düşünmemeli, çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak için daha çok çalışmalıymışız ki, 20-30 yıl içinde şartlar değişmiş olsun. bu argümanla her türlü feragat, kısıtlama ve boyun eğme savunulabilir. tuhaf bir mantık bu. bugün içinde bulunduğumuz belayı yaratan, ana babalarımızın kuşağının fedakarlıkları, onların 50li 60lı yıllarda çok çalışmaları değil mi? biz uğruna bu ladar çok fedakarlık yapılan "o çocuklar"ız zaten." [bolo'bolo./pm. s.45]

"devlet devrimle yıkılabilecek bir şey değil, insanlar arasındaki bir ilişki tarzıdır. devlet, bu ilişki tarzıyla var olur, beslenir, güçlenir, sömürür ve öldürür. devlet, otoriter ve hiyerarşik örgütlenmelerle iktidara talip olunarak değil; insanlar arasında devletin kendini yeniden üretemediği yeni ilişkiler, özgürlükçü ve dayanışmacı yeni bir "hayat tarzı" kurularak yıkılabilir. asıl olan "iktidarı almak" değil, gündelik hayat devrimleridir. zira, yaşanacak bir hayatımız vardır." [abdülgaffar el-hayati]

ve son olarak:
"kimse iş vermedi bize
elleri cebinde
asık bir suratla
açıkta yaşıyoruz
titriyoruz ısıtılmamış odalarda
yalnız, kuru bir yel var şimdi
sapanların atılı durduğu
sürülmemiş boş tarlalarda
bu ülkede iki erkeğe bir cigara
iki kadına yarım bardak bira düşecek
kimse iş vermedi bu ülkede bize
yaşamımız hoş karşılanmıyor
ölümümüz anılmıyor times gazetesinde." [t.s. eliot]

giz.

2 yorum:

küçükmübaşir dedi ki...

başlık 'cuk' oturmuş (=

nurgül dedi ki...

Çok hoş bir yazı olmuşl tebrik ederim...
www.kayipruhlarkulubu.com