31 Aralık 2015 Perşembe

isyan alfabesi


şehrin ara sokakları, yatmış ışıkların dizine
bakmaz kimse izine bir yıldızın gölgesinin.
avlar yabozlar, serçelerin kanadını avlar
tavlasın diye birbirlerini tanımayanlar - her birilerini.

ben bir kavgayım.
kavgasın.
kavgalar.

neydi o şehrin duvarları öyle, bir devrimden yıkılmış
kur'an iner her yağmurunda gökten, her
bulut bir levh-i mahfuz.
hoca, sana diyorum, caminin etrafına dizdiğin bu aynalar,
cilvelenmiş, kisvelenmiş, bakmış bir dağa, uyumuş.

-bir anarşist işerken devrimin duvarlarına
ay vurunca vurulmuş
bir mermide doğrulmuş
bir karada görülmüş.

ey gök, seni çağırıyorum, in aşağı, kün!
ey hâr, yılkıların ateşinde dün
yükselirken depremin suları, denizin sularına
saçlarımı kesiyorum, saçlarım yedi iklim
saçlarımda büyütürüm ölen kardeşliğimin
sesini
vurgununu
özlemini.

ben bir yarayım, ismim odalardan duyulur
meydanlarda yankılanır, sokaklarda canhıraş
pürtelaş bir işgal, bir infial, bir infilâk
direnişin soyuna kendi adımı eklerim

ölen benim, ölen ben, ölen benim, ölen ben
-oralar uzak mıdır? beni bununla avutun!
uzak mıdır bütün kara denizler, bütün kızıl gökler
sevdanın bir adı yol, bir adı yoldaş ise
bir adı kafeslerde sıkışmış kuştan göğüsler

vurdular, yılmadılar, vurdular sancımıza
devrimin bir intihar olduğunu unutturdular bize.
ne zaman baksam göğe, o gökte kuşlar ölür
o gök mezar, göçmen kuşlar kara duaya durur.
değil mi ki, eteklerimiz dolu sevda sanrısı
eteklerimiz dolu sanrı, eleklerimiz kadınlığa gebe
eleklerimizde elenir bütün karanlık dölü
yoksulluk ebelenir teşne sokaklarda
yaktılar ateşleri, meydanları yaktılar
bağırırken yörük kelam,
çağırırken dağlara,
yazdılar talihi bir allahsız yazıyla.

zerafetin boy aynasında görünür celal
celal ki bütün duyguların en incesi

la feta illa Ali
la seyfe illa anarşi


ben bir kavgayım,
onların kanında
duruyor
devranın
saati.

tarafımız araf, tarafımız hertaraf
tuttuğumuz bu edepsiz ebedi aynada
darmadağın kutsalların ibadeti.

bir halkın gözlerine kör ışık inmiş,
kadınlar kasımpatı gibi solar durur yazbahar,
ot taşın altında kalmaz, vurur taş zalimin suratına
ağlama, kavganın gözyaşı olmaz,
kavga bir çiçek gibi büyür memelerin üstünde
memeler bu toprağın umay'ı, yasak!
biz evrenin yasalarını da, yaralarını da biliriz anam,
bir fiskeyiz hükümverenlerin mahrem yerlerine
kadın sütün beslerken isyanların vaktini
nisyanları lugatlerinin en süslü yerinde
bismillahtır, eliftir, mimdir, hatimdir
ve indir sen de kutsal kitabını, kutsal saçından
indir ki bir keleş gibi büyüsün çocukların
hazır ayaklanmaya, nazır sayıklanmaya
dindir kanayan yerlerini, -ki- o yerler vaveyla.

kadınlar bir kasımpatı gibi solar durur yazbahar
ot taşın altında kalmaz,
vurur taş, zalimin suratına.


adı yoksuz, sanı yollu bu tekinsiz mekan
saçlarımızı tütünlerle ördüğümüz bu köhne kaldırım
hakkımızca öldüğümüz bu kalaysız coğrafyada
dünya dönüyorsa kürdistan'ın hatrına
bütün bozkırların, çocukların hatrına
nasırların hatrına, türkülerin göl sesinin
var oluşun anlamsız burjuvazisinin
kadınların hatrına çenelerinde bir kargaşa dövmesi
doğan güneşi utandıran bir sevgili gecesi

hatrına bütün yaraların, bütün yaraların hatrına
yasaları yapanların suratındaki taş hatrına
elde doğu, belde batı, dilde sevda hatrına

senin adın bir kar tanesi, yangın gecelerinde ağlama.
oku,
başladığı yerde bu alfabenin,
isyan yerinden doğrulur

ankara

intifada.


Hiç yorum yok: