28 Kasım 2008 Cuma

bildim

elbette bildiğim birşeyler var. o kadar da salak sayılmam.
saçlarımı kesmiş olabilirim, herkesten olabildiğine uzak kalmış olabilirim, ne bileyim, kimseye selam bile vermek istemiyor olabilirim bazen, sürekli boza içiyor olabilirim, bisiklet istiyor olabilirim, müzik dinliyor, tütün sarıyor ve çay koyuyor, olabilirim..
ama aşık oluyorum ben de, mesela, canımdan yar geçiyor, bedenime basıyor bazen. özlüyorum ben de, insanları, onu, tütün sarışını belki. bir tek ben biliyorum bunu. belki bir de o. peki ötekiler? şu muazzam gece vaktinde, rahatsız etmek istemezdim kimseyi, ama ben birşeyler biliyorum. sade şeyler mesela, dostluk gibi. sade muhabbetler. oturup bir şarkı sözüne güldüğünüz, kelimeleri biriktirip iki günlük dosta-kaçışlara bütün halleri sığdırdığınız, dostu özlediğiniz, yari özlediğiniz, oturup bir dilencinin haline ağlamayı özlediğiniz anları -oysa hiç mi hiç sade şeyler değildir bunlar. sade beyazdır ve benim yeşillerim var-. hepsini biliyorum, adım kadar, kelimelerim kadar. ve şimdi, güzel insanlarım, sizden isteğim tek birşeydir, nolursunuz, kelimelerimi düşünmeyin. onlar sade değiller, sadece kelamlar. içimden çıkıyorlar, fışkırıyorlar, galeyana geliyorlar, akıyorlar size doğru, nolursunuz, kelimelerimi düşünmeyin. ve nolursunuz, kafanızı bana takmayın, yalnızlığınıza beni ortak etmek istediğiniz zaman, ordayımdır, yanınızda, dibinizde. yahut benimle aynı yatakta uyuyayamamak isterseniz yine, gerdanınızdan öpebilirim sizi.

hoşça kalın.
kedim, boynundaki kocaman şişliği kanatarak içindeki tüm iltihabı hırkama döktü. ağlıyor, yarasını kaşıyor, ağlıyor. derken, bütün uykum kaçtı. midem ağrıyor. ve siz bana nelerden bahsediyorsunuz..

giz.

Hiç yorum yok: