24 Şubat 2009 Salı

gavur izmir'e gazel

ve geçtim yolları, yeşil renkli yolları, güneş renkli dostları ve geçtim ben, kızıl saçlı orospu stenbole’nin piç kalmış sokaklarını. baktım hepsine sırf gelmek için sana, gördüm hepsini sırf gelmek için sana. ve tanıdım küfürbaz sokakları, dizi kanayan çocukları, kayboldum ey şehir, buldum ey şehir, bulundum ey şehir gelmek için sana.


ve saçların sarı, eteklerin kısa. ve yayılıyor sırma toprağının kokusu en batıdan, en doğuya. ve ben ey güzel izmir, yollarında yürüdüm; ve sevdim, ey gavur izmir, yollarında. ve ayrılınca senden, tanıdım bir sürü güzel çocuk. hepsinin gönlüne koymuşsun bir sıla. hepsi ayrı yerinden –velhasıl yarinden. ey gavur izmir, şimdi ben yolumu bile döndüremem yoluna da, bin küfür dilimden döner de, hiç bahseyleyemem sana.

oysa, ne de güzeldir sevmek öteki şehirleri ya hani; taşını, manzarasını, sonra yüzü güzel insanlarını.. ama diyor ya şair: “bir şehirde aradığın şey, onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun soruya verdiği yanıttır.”

öyle ya izmir, bütün cevaplarım cenabet kutularında gizli. al abdestini, ver canımı izmir. al güzelliklerimi, ver kelamımı. veyahut ol bana bir istanbul da, orospusuna dönen bir pezevenk gibi döneyim sana izmir. boyat o saçlarını kızıla da, göreyim yosma halini.


yıkıl izmir. bütün selamlarım üzerine, bütün küfürlerin üzerime.

yıkıl izmir. sodom’la gomore misali

yıkıl ki artık yeni aşklar devşireyim teninde !

giz*