23 Ekim 2008 Perşembe

kuş düşü

"ben bir göçmen kuşmuşum,
doğu'nun ortasına konmuşum.
vatanım yangın yeri,
canım pare pare...
ben bir garib kuşmuşum,
kanatlarım kırılmış, düşmüşüm..."


kuşlar, ah canım kuşlar. hava grileşirken inadına, ve daim, daima grileştirirken bizim o rengine geceler harcadığımız canlarımızı, uçun kuşlar, grinin inadına o körpe bedenlerinizi, o kahve kanatlarınızı, öpmeye kıyamadığım mor boyunlarınızı gere gere, aşağıya hiç bakmadan, uçun. ben, ölürken asırlarca, siz konun benim asırlık ıhlamuruma. kokusunu koku edin kendinize. artık kururken benim cam önü menekşelerim, artık ıhlamuru indirmezken ben rafımdan..
canım nar olmuş da, dökülmüş yerlere. kimse yemiyor yemişlerimden. yemişlerim, yeminiz olsun kuşlar, az biraz inin de yiyin onları. siz onları yer iken, izleyeyim ben de o morlu yeşilli boyunlarınızı..
koynuma alsam sizi, uyusak gecelerce. öpsem o gerdanlarınızdan, dokunsam kanatlarınıza. titrese ellerim benim de, siz titrerken ellerimde.
benim şehirlerim soğuk; bazen, insan bulamıyor canına güzellik. ben korkarım beyazdan, kışın ne kadar da ak oluyor bu şehir, geceleyin nasıl da kararıyor. gelmeyin, desem şehirlerime, özlerim ben sizi kuşlar, gelin, gelin de üşüdünüz mü yatın göğsümde..
bazen uykum geliyor. neye delalet düşte kuş görmek? yorsam düşümü size, güzel olur mu yorumu? tutsanız saçlarımdan, götürseniz şehirlerinize, gelsem ya kuşlar, olsam siz, olsam siz..
kötü vakitler, deyip kaçıyorsunuz şehrimden. doğrudur, doğrudur, lakin deyin bana hele, vakti siz iyi etmeyeceksiniz, kimin gerdanından öpeyim ben?
gördüm, demişti çocuk, dervişler tozlu bir avazla gezinirlermiş, meyveli ağaçlar kadar kederlilermiş. uçun kuşlar, o meyveli ağaçlara. uçun da erenler görsün mor, görsün yeşil, o leyli'ye göz kırpar gerdanlarınızda...


giz.15ekim'08.eskişehir.

11 Ekim 2008 Cumartesi

rast makamı

şu dağlar karlı dağlar gule
etrafı kabak bağlar
kırık köprü altında gule
murat'ın suyu çağlar

gule, uyan, sabahtır gule
yüreğimiz yanıktır

şu dağlar bizim olsa gule
etrafı üzüm olsa
yârin uykusu gelmiş gule
yastığı dizim olsa

gule, uyan, sabahtır gule
yüreğimiz yanıktır


*ezginin günlüğü'yle hakan yılmaz'ın ortak albümünden dinleyin bu türküyü. dinlerken beni hatırlayın. göçebe olduk ya hani, güzeldir ya hani böylesi, ben işte, yolda, evde, küçük evimde hep dinliyorum bu türküyü, diyorum ki, şu dağların etrafı üzüm olsa da, yapsak bir şarap, dillensek güzelcene, olmaz mı?

ben gidiyorum yarın-gene. bu sefer bir sürü yazıyla dönmek ümidiyle.. zira kelam denen şey, kapıma uğramaz oldu.. lakin gönül bu ara kelebek misali, kanat çırpıp kaos yaratacağı yerleri beklemekte.. mideme inip, gönlümde uçmakta..

hoşça kalın!

giz*