"keşke ben daha şiir doluyken karşılaşsaydık.."
*ah muhsin ünlü
çünkü dün gece öldüm, herkes birşeyler söyledi, ben öldüm. ve küllerim savruluyor dört bir yana, bir arefe günü, uzuyor banyo yapan çocukların boyu. ben dün gece öldüm ve kimse sesimi işitmedi.
o kadar çok konuşuyorlar ki insanlar, o kadar çok gazete okuyorlar ki, yanlarındaki ölülerin üstüne örtülen gazeteleri görmüyor gözleri bir türlü. ben dün gece öldüm ve kimse okumadı gazeteleri.
ve sonra bayram geldi. bir neşe, bir rehavet.. ben dün gece uyumadım, evde kaçak sigara içtim, kendime tarçınlı ve karanfilli çay yaptım. ve nasıl oluyor da, bir bayram bu kadar değiştirebiliyor insanı. bir bayram, dedim kendi kendime, koltukta uyuyakaldım, bir bayram dedim, uyandım. ve çocuklar gelmedi kapıya. gülümsedim, pijamalarım halen üstümde, bir faslı gibi evde dolanıyorum, saçlarım kuş yuvası ve telefonun çalmasını bekliyorum. artık çocuklar kapıya gelmiyor ve insanlar koyunlar kesiyorlar. oysa ben artık et yemiyorum, daha da fenası, hayatım boyunca kavurma yemedim. ve babam, komşulardan gelecek etleri bekliyor, ve bu sefer ona, etleri kesmesinde yardım edecek kimse yok.
ne diyordum, bayramlar. artık bayram da yok. çünkü ben deliriyorum. bana her gün bayram çünkü, şeker getirin, şeker getirin, saçlarım artık kısa, artık bir kadın değilim. şeker getirin, getirin..
ne diyordum, bayramlar. gidin öpün ananenizin elini. insanlar, ne kadar güzeller, ama sokaklarda yok hiçbiri.. evlerinde televizyon izlerken onlar, onları düşünün, ne kadar güzel olduklarını, bazılarının, hepsinden daha güzel olduğunu.. düşünün, gülümseyin, birşeyler yapın, iş buysa madem, madem bayram mutluluk demek, madem yaşıyoruz ve birşeyler bırakmamız gerek dünyaya, gülümseyin. bazılarınızın gözleri masmavi, bazılarınız çiçek gibisiniz, biriniz kehribardan tesbihler taşıyorsunuz gözlerinizde -ve ne iyi tanırım ben seni-, ve ben hepsini görürüm, madem bayram mutluluk demek, gülümseyin, ben mutlu olurum.
ne diyordum, bayramlar. güzel olsun, kutlu mutlu olsun, dua edin her dince, kendi dininizce, ister om diyerek yogaya durun, ister kutsal kitapların en güzel sayfalarını çevirin, ister çiçek toplayıp şükredin tanrıya, ister aşık olarak, ama beni unutmayın, nolursunuz, arada bi, güzelce dua edin bana da; mesela, mesela, müzik yaparak.
hoşça kalın.
giz
"ne kutludur, gönlün dilediği amber kokulu rüzgar ki, senin havanla seher çağı erkenden esip tozdu.
ey vuslatı mübarek kuş, yola kılavuz ol. o kapının toprağına iştiyakımdan gözlerim eridi, su oldu.
gönül kanına garkolan bu zayıfı hatırlayarak ufuktaki hilale bakın !
sensiz yaşıyorum, bu ne utanılacak şey. meğer ki sen affedesin, yoksa bu günahın özrü ne olabilir?
sabah rüzgarı seher çağında aşka düşerek kara elbisesini yırtıp atmayı aşıklardan öğrendi.
yüzünün aşkıyle bir gün alemden gidersem toprağımdan yeşil ot yerine kızıl güller biter.
senden uzağım. bundan dolayı şikayet etmekteyim, nazik hatırın incinmesin.
dur bakalım, hafız'ın şikayete daha yeni başladı..."
2 yorum:
Korktu. Gidip de varamamaktan değil, varıp da dönüş yollarını kaybetmekten değil, dönüp de geride bıraktıklarını yerlerinde görememekten değil; bir kendini bulmamaktan, bulduğundan korkmaktan korktu.
Sadece susup bakıştılar.
Söylenecek söz yoktu.
gizcanım elif şafaktan gelsin sana, bu yağmurlu istanbul gecemizde.
:) özledik.
Yorum Gönder