1.
Ovalar dolusu yılkılar biriktirdim
Kesik saçları saklayalım sığınaklara
Kanayan bütün yaraları açan bu gökyüzü
Bütün kesiklerin sebebi bu bıçak ayna
Bir ince gülüştür dudağımı ısıran
Islatan boynu bükük bütün kuru dalları
Ovalar dolusu yılkılar biriktirdim
Kim yazdı bu yaz yazgısını bu kışa
Öpeyim eğdiğin boynunu, eğildiğin ırmağı
Su içtiğin nehirlere salayım atlarımı
Göktür, gövdedir, toprağa değer gibi
Taşa değer gibi diş, göğse değer gibi baş
Tutkunun bedeni vurgunlandığı yer: hara
At ağzından bluesu, at ağzından rocknrollu
At ağzından sana ait olmayan ne varsa
Ovalardır gönül kelebeklerinin memleketi
Ovalardır o ovalar ki ırmaklara akarlar
Bir incelikli ritmdir ağzımı ısıran
Ağzımı ısıran ebabilin kanatlarındaki yara
2.
Ey ellerinde külhani bir neşeyle gezen
Havalar acıklıdır
Havalar aydın
Sor onlara bir de benim için
Sizi de vururlar mı bir kör kurşunla
Yahut kor bir akşamıyla aşkın
3.
Hangi günü İstanbul’un benzer Ankara’ya
Bütün güzel adamları pavyonlarda yitirdik
Gönlü hovarda şimdi bütün zihni çiçeklerin.
Göğüs saksılarında ne beslersin mangiko mou?
Güzün papatyaları, coğrafya dersleri, çizgisi ellerin?
Göğüs saksılarında bir başkaldırı
Sevmek meydan okumaktır bütün tinsiz geleceğe
Sevmek bitimsiz oyunu sevişmelerin.
Senin göğüs saksıların mangiko mou
Çocukların öldürülmediği gökyüzü mahallelerin.
4.
Kendimi kendimden taşırıyorum ey kendi göğünün bulutu
Sahra’nın uçurumları okyanuslarına bakar
Aşk deyince rüzgarlara alize,
Çocuklara pamuktan şekerler, kurtlara elma
Ben seni kendimden bildim, kendimden bildim, kendimden
Emindim bıraktığıma bu sevdayı bir rüyanın kenarına
Emindim kutsal kitaplar üzerine el basar
Dağ bir doruğa bakar mangiko mou, ebabiller bir kez olsun
durur
Ebabiller ki saçlarının bir gök uzamı yastığa serilişi
Ebabiller, bedenimin haritasında ellerinin yer beğenişi.
5.
Uykunun resmi geçitinde içime bakıyorum
İçimin bayrakları rengini hep karaya çalar
6.
Ben sana Endülüs’ün toprağından
Bir hariçten gazel misali sesleniyorum
Göğü bir yorgan gibi çek üstüne
Sonrasız yolların liman kentlerine uğra
Sev bütün kadınları, onların sınır çizgilerine şifa.
Kadıköy’ün dar sokakları bir aşk sayhasıyla inler
Trakyalı davulcuların kalbi dokuz sekizlik atarken,
Sen gül, sen gül, sen gül
Sen gül Endülüs yeniden raksa kalksın,
Bıyıklarının ucunda salınsın yasemin çiçekleri.
Sana bırakıp kaçayım bu altıpatları,
Rus ruletinin en şen mermisi.
7.
Çocukları bu beton ormandan sakının,
Kutsaldan, imandan ve yalandan.
8.
Ne zaman tren raylarına bıraktıysak önce kendimizi, sonra
kendimizi, yine kendimizi
Bir anneanne çocukluğudur, bir kara fotoğraftır, bir sevda
dizimize uzanmıştır
Sarayları kibirli sevda, sevda, vuslatları ağlayan tepelere
bakan, sevda kesik parmak uçları
Sevda arka mahalle kenarlarında ilk sevişmeler gibi elinde
ustura
Mangiko mou, sen bir evren mülküsün, kadifeden incelikli
Kendinden kendine çekilmiş bir perde
Alacakaranlık göz, temaşaya hazırlıklı infial bir zihin
Oyunlar oynar gibi evrenin bütün zarlarıyla
Kavuşturur gibi maveraünnehri bir uydurma abeceyle
Kendinden dünyaya çekilmiş bir perde
Bir körpe kalem, kontürü dadaist portrelerin
Harman kalmış bir yanın aşkın cigara kokusuna
Bir yanında çalınır hoyrat şarkıları atölyelerin
Dolunay şavkırken gizinde buzul göllerinin
Seni senle doğuran bir tohumdur gece
Ben görmedim sencesine bir bahar sancısı
Bir bahar ki poyrazı fırtınasına teşne.
9.
Vira bismillah, ağbiler,
Yılkıların saçında örük,
Yankıların dağlarında telaş,
Kara, en kara ve gemilerin oturduğu o kara bıçkın sahilde
Sevdanın baş harfleri miçosuz kaptana denk.
Sevmek iyi, sevmek güzel, sevişmek var ya, üf!
Alaca bir çift gözün, en güzel bedene bayraklar dikmesi.
Vira bismillah, ağbiler,
Kalan son sigaramızın adı manita teklisi.
31 aralık 2015 / 23.23 / Kadıköy.