9 Eylül 2008 Salı

terk-i diyar

yol düşüyor ayrı şehre. orası soğuk, orada deniz yok. olsun. varsın sınavımız bundan olsun.
lakin ondan evvel, okul açılana kadar, kaçıyorum ya şehr-i izmir'e, canım nayi'nin yanına. sokakta bana rastlayan olursa selam etsin. ha, eskişehir'e kaçmak isteyen olursa, son deyişimdir, buyrun gelin.
çok uzun vakitler yok olacağım. cibran'ın deyişi ile: "biraz dinlenip, rüzgara yaslanacağım. ve başka bir kadın bana gebe kalacak..."

ha ondan işte.
yine, güzelce görüşmek üzere.
hoşça bakın kendinize,
selam olsun, aşk olsun.
muhabbeti eksik etmeyin...

giz*

4 Eylül 2008 Perşembe

uyuyakalan

işte ben de, deli gibi koşturduğum sokak festivali'nden sonra öylesine mükemmel bir uyku haline geçmişim ki, kafamı nereye koysam, uyuyakalıyorum. yetmiyor, başım yastığa düşmeden evvel, zihnim çoktan rüyaya başlıyor.
dün misal, eskişehir'deydim. gece dörde doğru indiğim şehirde, üniversite kaydından sonra, saat onikiye doğru, varuna kafe'de -gara yakın olan- uyuyakaldım. öyle bir uykuydu ki, gördüğüm rüyalar yüzünden suretimin şekli değişiyordu, zira pamuk ipliğiyle bağlıydım rüyaya, gözüme ışık giriyordu -rüyalarım bereketleniyordu benim de.
sonra, gara gittik, dayanamayıp. ben de başımı çantama koydum, ayaklarımı uzattım ve garda uyuyakaldım. bankın üstünde. yeşil bankların üstünde. uyumadan evvel anneme, yeşile zaafım var, dedim. yeşile zaafım var ve fena halde uykuluyum. festival biteli dört gün oluyor, ama uykum var, uykum var, uykum var.

sanırım, bünyem iflas ediyor. niye anlattım, bilmiyorum. yakında uyuduğum uyku dolayısıyle beyin hücrelerim ölebilir. bu son yazım bile olabilir. bilmem. bilmem.

neyse, bir konu daha var. yanımdan bir çocuk geçti bugün, elinde önlüğü, boyu bacağım kadar. boyum kısadır. bacağım kadar boyu olan bir çocuk, varın siz muhayyil edin. diyeceğim şudur, bacağım kadar çocukları okula alan zihniyete tüküreyim ben. bırakın oynasınlar yahu...