8 Eylül 2015 Salı

altıpata son mermi.


eylül geldi, damlarım ateş.
damlarım ateş, dönelim yaylalardan şehirlere.

ben bu viranelerin en gonca gülüyüm.
bir gidiş için tasarlanmış bir altıpat.

"kaybettikten sonra bulunan şey nedir?
nedir bil? nedir bil?"

suratıma faça atan bu hayattan bir rızam yok.
bir rızam yok bu trajik trafik kazalarından.
içimi bir güzel ağaç gibi oyan eller,
o güzel ağ, o teşne kaldırım,
o en kalabalığın içinde görüş kabininin telleri,
nasibim yok.

nasibim yok, bu hayattan sabırsızım.
narinim mangiko mou, bir kırılganlığın
yeddi ceddini sayarken, bir beşine söverim.

ne kadar kırdıysak birbirimizin bir bir duvarlarını,
o kadar hızır gelip musa'nın yanına yattı.
döşümde bir ağrı, mangiko mou
zülfikarı gelip,
şah damarıma kattı.

ben bu yolun yolcusuyum, ben uzun giderim.
bu çöl görünümlü sıska rüzgar göllerinden uzar giderim,
yarama basmamak için parmaklarımın üstünde yürür,
kocaman bir nasırın üstünde ürürüm, mangiko mou.

bütün belkilerde bir sevda tütsülenir,
bir şeyda tütsülenir ki, yalnızlığımız bile bir hara.
ben niye bu eve bakıyorum, bu begonyanın işi ne?
bir evrene bakıyorum oysa, gözlerinin miracından söz akar,
ki ben burak olsam, kimseyi çıkarmam oraya.

     -sana ansızın eklediğim birşeyler var. saçlarımın ucuna attığım usturayla.

bir körebe ve bir kör ve bir ebe, ve bir gece, o bol vakitli,
sırrı beni bile ezen bir ali'yle çarpışıyorum,
tığ-ı teber, şah-ı merdan,
ve hayy hakk, yaman, bütün oklar gerili,
yıkılan bütün perdelerin altından dökülür hızır'ın incileri,

ben bakıyorum, ben bakıyorum, yedi.
pelesenk olmuş bu alemin tozu, tozunu yutuyor, bir big bang, bir bang bang!
yok, bir ceset, paramparça, bir yürek, paramparça elleri.
bu karanlığa soruyorum mangiko mou, nerede sevdanın cesaretlileri?

tarih tekerrür madem, madem tecelli tekerrürsüz,
ve madem coğrafyanın kaderden kedere dönüştüğüyüz,
anlat mangiko mou, anla beni, bu hayatın parametreleri,
neden içimizdeki savaşta, dışarıdaki çocuklarla ölüyüz?

               
eylül geldi mangiko mou, damlarım ateş.
damlarım ateş, dönelim, yaylalardan şehirlere.

biz bu viranelerin en gonca gülüyüz.
koy altıpatı masaya, bilmem kimin uyuyamadığı gündüzüyüz.

madem ki kerbela, madem ki bu suyun kuyusuyuz,
geçerken tüm göçmen kuşlar göğümüzden, mangiko mou,
biz o göğe sığmayız, kuyumuza inelim,
biz gören gözün, sakındığı buğusuyuz.

                   -esirgeyen ve bağışlamayan'ın adıyla okuyorum.
                   sevdaya bir ninni okuyup onu uyuturuyorum.
                   uzun uzadıya yalnızım, bir ağacın gölgesinde,
                   gölgenin rengini görüp, bir düşü avutuyorum.
                   rahman'ı yeşil yastıklara yatırdım, necm'i yıldızlara savurdum,
                   sidre'den münteha'ya giden en uzun yolda,
                   ibretliğim, varoluşum bir ağacın yeşermesine ayan,
                   oysa ki yüzündür cihanı münevver kılan.

giz.sekizeylülonbeş.
istanbul.