24 Ağustos 2008 Pazar

adı yok 'yaz

bakın heybemde neler var:

''Yaz bitmeden gel

Yapraklarım solmadan
Narlar olmadan gel
Gün devrilmeden
Yeşil erik beyaz örtüye konmadan gel ''

Dediğinizi duyar gibiyim... Yanılmıyorsam buyurun o zaman; ADI YOK 45 ÇIKTI! İftiharla sunarız...

Bu Sayıda;

ali ömer akbulut- şair ve deli
ayhan aslan- gülme
bilge doğansoy- isminiz
bilge göksu- virginia woolf’tan yazarlık dersleri
cihan tekin- danell
deniz depe- bitmeyen öyküler
ela yıldız- söz bitti
emre sert - '' benimle oynamıyorlar anne!''
ezgi harmancı- gece görüşü
gizem altınordu- ederlezi
hüseyin kaya- yeşil zeytin
ihsan sönmez- sessiz
kerem toprak- deruni
nesli ruken han- rivayete mani olunmaz
nihan şentürk- istanbul çocukları
onur büyükbaş- dünya
ömer sevinçgül- kendin kalem ol!
özge korkmaz- cümlem
zinnur çetin- an
… Ve Gizem Altınordu’nun başarılı müzik grubu "GEVENDE" ile yaptığı samimi söyleşi…

http://www.adiyok.com

dergi bi lira, köşe başındaki gazetecide bulamayabilirsiniz, lakin, biraz dolaştınız mı, elbet karşınıza çıkar..

21 Ağustos 2008 Perşembe

Ağustos Muhbiri

çok uzun zaman oldu, Roll almaya para filan bulamadım bir kaç hafta. sonra şehre vardım, paramı toparladım -beş lira yahu, el insaf- gittim aldım onu, açtım içini okudum, sayfalarını kokladım, kim ne yazmış, ne yapmış, hangi güzel müzisyenleri görmüş, baktım. bu dergi benim. evimin her köşesinde bir nüshası mutlak var, yatak altlarında kayıp sayılar.. ah benim güzel Roll'um..

*Eddie Vedder, Sean Penn'in Into The Wild filmi için yaptığı şarkılarını çalacağı kısa bir ABD turnesine çıkıyor, bu arada Pearl Jam de yoksullukla savaşan Robin Hood Vakfı yararına verdiği konserde üç milyon dolar topladı. ikibinsekizyüz kişi kapasiteli Beacon Tiyatrosu'ndaki konserin bazı biletleri ikibinikiyüzelli dolara alıcı buldu.
giz: Vedder, sana sesleniyorum. burada yüzyıllardır seni bekleyen bir sürü güzel çocuk var, tamam mı? ABD'den başka gezecek yer yok sanki. ben de izledim o filmi be ! ağladım hatta. Pearl Jam burada da fakirler var. sizinkilerden daha fakir hem de. zenci değiller, lakin, suratları isten pisten simsiyah kesiyor be İnci Reçellerim. peeh. dinleyen kim.


*Devendra Banhart yan projesi "Megapuss" için long play hazırlığında.
giz: öperim yanaklarından Devendra. benim evim olacak Eskişehir'de, her daim beklerim, long play'i benim evde hazırlayabilirsin.

*Rage Against The Machine'in solisti Zach De La Rocha, Mars Volta'dan John Theodore'la yepyeni bir grup kurdu. "One Day As A Lion"ın kendi adını taşıyan ilk EP'si çıktı bile. İkilinin "Wild International" adlı şarkılarını grubun Myspace sayfasından dinleyebilirsiniz.
giz: hey dostum, müziği hissedebiliyor musun?

*Bob Dylan bootleg'lerinin sekizincisi "Tell Tale Signs" adıyla ekimde yayınlanacak. İki Cd'lik albümde "Oh Mercy", "Time Our Of Mind", "Love and Theft" ve "Modern Times" dönemlerinden yayınlanmamış kayıtlar, bazı şarkıların alternatif versiyonları yer alacak.
giz: sanırım torunlarımı da büyütecek bu adam. yüce Bob, sessiz ozan. artık biraz dinlensen, biraz sakinleşsen diyorum bazen, sonra yiyorum laflarımı, sen böyle güzelsin; amma, mızıkan ve o kırılgan tavrınla daha bir güzelmişsin sanki, ha?

*Queen, konserlerde mikrofonu emanet ettiği Paul Rodgers'la ilk stüdyo albümünü ekimde yayınlayacak. "The Cosmos Rocks", Freddie Mercury'nin ardından yapılan 1995 tarihli "Made in Heaven"dan bu yana ilk Queen albümü olacak.
giz: ne diyonuz ya. yorulmaktan kastım buydu. sakinleşmekten, kastım. efsanelerin ismini söylerken bile destur diyor ademoğlu. isimden kazanma amaçlı bu ticari kaygılar.. ah ah..

*Jimi Hendrix'ten iki buluntu haberi: Stephan Stills'le otuz sene önce yaptığı kayıtlar, Stills'in deposunda ortaya çıktı. Hendrix'in 1967'de Londra'da Astoria'da kırdığı gitarın Noel Redding'in evinde bulunan parçalarıysa açık artırmayla satılacak. En az bir milyon dolar etmesi tahmin ediliyor. Hendrix iki kere daha sahnede gitar kırmış, ama o parçalar bulunamamıştı.
giz: ne bencil insanlar var arkadaş ya. adamın evinde Hendrix kayıtları duruyor, çıkartıp da bak biz nettik, demiyor. yahut, kafası o kadar LSD olmuştu ki, hatırlamıyor olabilir o kayıtları. ahah. kırdığın gitar olayım Hendrix.


benim cephemde de gidiş haberleri var tabi, Eskişehir'den ev tutacağım, bi de Eskişehirspor taraftarı olmayı düşünüyorum. buyurup gelin lütfen evime. eylül ortası, ekim sonu gibi, oralardayım artık.. es es es, ki ki ki...

giz.


15 Ağustos 2008 Cuma

okuma.

anadolu üniversitesi / sinema tv bölümü.

bu ülke, tekrardan, bi tarafıma çomak sokmayı başardı, tebrik ediyorum.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

barışarock havadisleri


Ademoğlu neyi bekler? Aşklarını, insanlarını, yollarını, otobüslerini… Ben bunların hepsinden ziyade, müziklerimi bekliyorum. Bana ilhamlar getirecek müzisyenlerimi, muhabbetler getirecek dostlarımı bekliyorum. Yolum senelerdir aynı yere düşüyor. Hiç yanılmadım. Hep güldüm, hep bağırdım. Arkasından çok laf ettim, doğru, ama yine de, kürkçü dükkanı gibi dönüp dönüp aynı festivale vardım.


Bizim blog ahalisi de katıldı müzik yolculuğuma bu kez. Hiç bu kadar büyük bir obam olmamıştı, oldu, ne de güzel oldu. Zira dostlar güzeldir; hele ki upuzun yollardan varmışlarsa şehrinize, size neler anlatacaklar, neler. Kulak vermek, dinlemek farz. Beni de dinleseniz şimdi, hoş olur aslında.

İçim pır pır ediyordu birkaç gün önceden. Sokakta arayıp bulamadığım müzisyenler çıkacaktı çünkü festival diyarlarında. Ben de, tamam, dedim, buralarda bir yerlerdeyiz, henüz yaşıyoruz, halen ölmedik. Cuma günü vardık festivale, bir sürü çadır kurduk. Dört kişilik çadır almıştım, iki kişilik çıktı, filan, neyse. Sonra bir keşfi-z zünun edelim dedik, gezdik, dolaştık. Cumartesi’yi beklemek bana öylesine büyük bir azap vermeye başlamıştı ki sona doğru, dedik olmayacak böyle, yürüyün duman şehirlerine…


Derken, sabah oldu. Günlerce beklediğim müzisyenlerimin gelmemesi yüzünden acayip bi bunalıma girdim, bunalımdan beni neşeyle gülümseyen Gevende’ler çıkardı. Onlar soundcheck yaparlarken biz kaçtık oralardan. Alternatif sahnede çalan Kırmızı Nokta, Kaçak ve Human Harvest’ten de kaçtık, özür dilerim. Sonra Ahibba derler bir grup gelmiş, ne kadar güzel bir lehçeyle Arapça rock yaparlarmış. Dinledik de dinledik onları. En güzel şey toprak, diyorum ben her daim. Buram buram, sıcacık, sıcaktan yanmış, yakılmış…

Sonraki yegâne rotam Dembedem’di. Simya ve büyüyü bildiğim gibi bilirim bazı şeyleri. Güzel çocukları yüzünden tanırım; muhabbetlerini güzelliklerinden okurum. Dembedem beni zerre kadar yanıltmadı. Sahneye adım attıklarından sonra, her şey, öylesine yüce bir ayin haline geldi ki, en son bi “hû” çektim, kendi başıma. Der ya şarkıcı: “Müzik benim zikrimdir, döndüm, durdum” Ha öyle işte, öyle bir şeyler işte Dembedem…

Change of Plans gözüktü sahnede. Ychorus ahalisi olarak, İkarus gibi kanatlandık burada. Güneş’e değip kanatları eritmekti bizim amacımız, lakin COP bizi bundan sakındı. Sahneyle seyirci arasındaki iletişimi tamamen keserek, kanatları yere eğdi. Lakin yine de gayet iyiydi benim için. Zira, yüzüme tükürseler de dinlerim onları ben. Ayriyeten; Dembedem-COP-Feryal Öney-Gevende gibi bir liste yapan yüce insana buradan selam duruyorum. O nasıl bir zihniyettir arkadaş?

Neyse. Feryal Öney gözükünce ben tabi bir şenlendim, bir “Bahar” oldum. Feryal, sahnede öyle durur ki, bütün Barışarock’ın duruşunu okuyabilirsiniz yüzünden. Mikrofonu öyle bir tutar ki, bizim Joan’ımız da o derim içimden ben. Hep söyle, hep ağlat Feryal. Hep çektir o halayları, o gözyaşlarını hep döktür. Senin aracı olduğun ağlamalar her daim mübah bana… Bu kadar güzellikten sonra Gevende’ye gerek kalmadı yahu dedim içimden bi. Sonra anlamış olacaklar ki, izlediğim en iyi iki üç performanslarından birini sergilediler. Hem de o yüce üflemeliler olmadan. Progressive. Bağıra çağıra. Ağlata ağlata. Gri. Buz mavisi. Renkli değil bu sefer Gevende. Bu sefer, çığlık atıyor gitarlar Esinti’de. Ahmet, söylerken Crest’i, Nusrat’in küfrü oluyor; yavaş yavaş akıyor bedene, kötü söz demeden hiç, anlatıyor derdini, veriyor dermânımı…


Gün bitiyor, çekiliyor bulutlar. Yıldızlar, tekrar gözüküyor. O gece, yer kalmıyor çadırımda. Ben de uyku tulumumu alıyorum, çıkıyorum masaya, iki saatlik rüya göreceğim şurada. Bırakın beni diyorum, dinlemiyorlar. Ritm tutuyorlar yanı başımda. Susun diyemiyorum, diyene kadar, rüyalarım uzuyor, ritmlerim uzuyor, ben yeni bir uykuya daha dalıyorum…


Ertesi sabah Hayvanlar Alemi buldu bizim obayı. Tanrı, ne güzel insanlar yaratmış. Gelip konuştular, olsa çay yapacaktım, yoktu. Öğleden sonra onları dinlemek için alternatif sahneye doğru ilerlerken, ağaç altında oturan Dembedem’i gördük. Aman sabahlar olmasın diyerek yanlarına ilerledik. He, bunu diyordum işte. Öyle güzel ki muhabbetleri, öyle yürekten insanlar ki, dinleyin. Kulak verin müziklerine. Orada rap yarışması filan vardı, bir ara muhabbet öyle çağlıyordu ki, ben müziği bile duymadım. Sağol Dembedem. Hayvanlar Alemi’nin müziğinin arasına dostluğunuzu kattığınız için. Ha bir de, ağaç altında Hayvanlar Alemi dinlemek, ne de güzel oluyor…

DDR için uzaklaştı blog yukarılara doğru. Ben de, nasılsa sarkıyor bu vakitler diye, durdum alternatif sahnede. Iya Waves adlı bir reggae grubu çıktı sahneye. Yüce Gaja, Yüce Jah Jah. Bu müzik, duamız olsun size…

Son anda koşa koşa yetiştim DDR’a. Can beni görmüş, öyle söyledi. Sonra gittik onlarla da konuştuk. Benim kelamım yetişmiyor artık güzel çocuklara dua etmeye. Çok yaşa DDR.

Gene aşağıya inesiye, artık, hiçbir şey hissedemez haldeydim ki, Genç Cazcılar'ı gördüm. Seçim mükemmel olmuş. Aferim. Ferhat Öz adlı adamın Nature Boy’u söylemesi bizi kendimizden geçirdi… Cümbüş Cemaat’in o dillere destan olası vokalisti de sahneye çıktığında, artık festival doruk noktasına ulaşmıştı. Bu çocuk hep Ali Baba desin, biz de onu dinleyelim. Göbek filan attık biz. Göbek atmak, bir direniş şeklidir.


Ben sonra, dostlarımla takılasıya vakit çattı, İzmir’den gelenleri yolculamak gerekti. Her daim arkada kalmak. Bu ne garabet. Ben böyleyim. Artık, insanların arkasından su yerine göz yaşı döküyorum. Tıpkı ilk günkü gibi. İzmir’dekiler Dembedem’le yollandı. Ben de söz aldım, söz verdim, yolum İzmir’e düşüyor. Bekle beni yeni kent…



Diyeceğim şudur:

Güzelliklerini -son şarkıya yetişmiş olsam da- ve muhabbetlerini bizden esirgemedikleri için DDR'a.
Blogumuzun obasını görüp el salladıkları, yanımıza geldikleri için, Gökte Güller Açıyor'u çaldıkları için Hayvanlar Alemi'ne.
Yanımızda olduklarını bu denli hissettirdikleri için Dinar Bandosu'na.
Güzel kelamlarını, düşlerini, güzelliklerini, müzikleri dinlediğim ilk gün fark eylediğim muhabbetlerini bana sundukları, beni hiç mi hiç yanıltmadıkları için Dembedem'e.
Her daim, her zaman, her gün, her saat, saniye.. dostum olarak kaldıkları için, üflemeliler olmasa da progressive de yaparız abi, dedikleri için, doğaçladıkları için bir de, Gevende'ye.


Tolga'ya, Özer'e Baran'a; Emre'ye, Orçun'a, Kürşat'a; Murat'a, Zerrin'e; Serkan'a, Yaşar'a.


Tanıdığım, tanımadığım binlerce gülüşe, Sinan'a, açtığı için Güneş’e, yağdığı için Yağmur’a.

Attığım göbeklere, çaldığım vakitlere.

Hepsine bin selam, bin teşekkür.

Varsın gelsin yine festivaller, varsın gelsin yine dostlar, yine müzikler…


Tatlar damakta kalmaya !


giz*

4 Ağustos 2008 Pazartesi

ionesco


bazen bazı adamlar kafama bir-şey-ler yapıyor. titriyorum.


"yaşamın bu denli güzel olduğunun farkına varamamak. ah... ne budalalık ! yakında, yarın, bugünlerde, geri dönmekte olan bahar güzelliğine gideceğim. ağaçlar şimdiden yapraklandı. yaşam bir ara, bir yük gibi gözükmüştü gözüme. şimdiyse bir süs, bir anıt, bir gösteri gibi gözüküyor. ah, ah keşke insan dünyaya bir ölünün gözüyle bakabilseydi.."

ionesco.yalnız bir adam.

3 Ağustos 2008 Pazar

cuckoo



"senin için hiçbir şey yapamam Billy, biliyorsun bunu. hiç birimiz yapamayız, anlaman gerek. ne zaman insan birine yardım elini uzatsa, kendini saldırılara açık bırakır. kurnaz olması gerek. bunu en az benim kadar sen de bilirsin. ne yapabilirim? kekelemeni durduramam, bileklerindeki jilet izlerini silemem, ellerinin ardındaki sigara yanıklarını yok edemem. sana yeni bir ana veremem. hemşirenin seni tüketmesine, senin kendine olan saygının yüreğinin köşecağızında kalan kırıntılarını da yok edip, dertlerinin içine burnunu sokmasına gelince, onların karşısında da sana destek olamam.
anzio'da, ikinci dünya savaşı'nda, bir arkadaşım vardı Billy. elli metre ötede bir ağaca bağlamışlardı. susuzluktan dudakları çatlamış, durmadan inliyordu. ona yardım etmemi söylediler. ama yapamadım. beni makinalı tüfekle delik deşik ederlerdi.

suratını benden sakla, Billy."


guguk kuşu/ken kesey